Sosyal Sermaye Kavramının Anlaşılması
21. yüzyıl itibarıyla toplumların gelişmişlik düzeylerini incelediğimizde neredeyse her alanda “Batılı” toplumların “doğulu” toplumlara göre daha ileride olduğunu görüyoruz. Tarihsel bağlamda bunun pek çok sebebi olmakla birlikte “aydınlanma” düşüncesinin batıda yaşayan bireylerin gelişiminde oldukça etkili olduğunu öne sürebiliriz…
Aydınlanma çağı (17 ve 18.yy) ile birlikte bireysel düşüncenin gelişimi, sorgulama ve bireysel bağımsızlık kavramlarının yaygınlaşması, bireyler arası iletişimin gelişmesi ve farklılaşmasına sebep olmuştur. Burjuva sınıfının belirmesi ile birlikte feodal batı toplumu dönüşerek sanayi toplumuna geçiş ortamı hazırlanmış ve dünyanın yakın çağını başlatan toplumsal ve ekonomik gelişmeler hız kazanmıştır. Batı’da bunlar olurken Doğu toplumları ise tam tersi bir karanlığa doğru ilerlemiştir. Güneş bu sefer batıdan doğmuş, doğudan batmıştır.
Bu bağlamda yeni düşünce akımları sosyal gelişmelerden etkilenerek hızla türemiş Avrupa ve Amerikalı düşünürler özgürlük, insan hakları, felsefi ve toplumsal kavramlar ile ilgili görüşlerini genişleterek modern çağın düşünce sistematiğini oluşturmaya başlamıştır.
Bu kavramlardan birisi de 20.yy da Pierre Bourdieu tarafından ortaya atılan ve James Coleman tarafından kapsamı genişletilerek yaygınlaştırılan “Sosyal Sermaye” kavramıdır. Bu kavram bireysel olmayıp grup ve/veya toplumların sahip olduğu bilişsel ve manevi bir sermaye birimini temsil eder ve aşağıda gösterildiği gibi 3 temel kavramın birleşimi ve etkileşiminden oluşur;
Sosyal Sermaye Piramidi
Bu üç kavram temelinde sosyal sermaye; ilişkiler, ağlar, normlar, değerler ve resmi olmayan yaptırımlardan oluşur ki, bunlar toplumun sosyal ilişkiler ve işlemlerinin niteliğini ve niceliğini biçimlendirir. Grup ve toplumsal sosyal sermaye düzeyi bu kavramlar özelinde incelenerek ölçülen bir değerdir. Ölçülen sosyal sermaye düzeyinin yüksek olmasının ekonomik ve sosyal birçok olumlu etkisi söz konusudur. Güçlü sosyal sermaye, ekonomik büyümeye, işgücü piyasalarının etkin çalışmasına, toplumun eğitim ve sağlık düzeyine, suç oranının azalmasına, kurumların etkin çalışmasına katkıda bulunur. Organizasyonlarda değişim, gelişim ve dönüşüm çalışmaları sosyal sermayesi yüksek ortamlarda daha etkili ve başarılı sonuçlar verir.
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan dünya değerler araştırması ülkelerin güven düzeyleri ile ilgili değerleri ölçüp ortaya koymaktadır.
Ülkemizin güven endeksindeki durumunun oldukça düşük olması, sosyal sermaye konusunda da hali hazırda ne kadar geride olduğumuzu ve Türk toplumunun güven, saygı ve işbirliği kavramları ile ilgili bilgi ve uygulama düzeylerinin de gelişmesi gerektiğine dair bir kanıt olarak sunulabilir. OECD tarafından ölçülen güven düzeyleri de aşağıda incelenebilir;
Türkiye’nin hem güven endeksi ve dolayısıyla sosyal sermaye birikiminde oldukça gerilerde olması bir ölçüm hatası veya haksız bir değerlendirme olmaktan çok toplumsal ilişkilerimizin gelişmişlik seviyesi ile ilgili önemli bir göstergedir.
STK’lar, kamu kurumları ve özel sektörün bu konu ile ilgili çabalarını artırması ve özellikle yetişkin eğitiminin geliştirilip yaygınlaşması ile Türkiye de, sosyal sermaye düzeyi yükselen bir toplum olabilir. Bu yükselme, dünya sahnesine önemli katkılar yapan bir medeniyet olma yolunda ilerleme açısından önemli bir adımdır ve konu ile ilgili bilgi sahibi olan herkes tarafından önemsenmelidir.
Bireylerin güven, işbirliği ve saygı kavramları ile ilgili davranışlarının değiştirilmesi ve geliştirilmesi toplumsal gelişimimiz için önemli bir kilometre taşı olarak karşımızda durmaktadır.